:

:

:

ANADOLU’DA ALEVİLİK

19 Ekim 2018 Cuma 10:26
Mehmet AKTOPRAK

Anadolu Aleviliğini özgün kılan Türklerin Aleviliği Anadolu’ya gelmeleriyle benimsemiş, bu Şii inancının töresine, geleneklerine, değerlerine ve yaşam tarzına göre yoğurup yorumlanmış olmasıdır.  

Anadolu Aleviliği’ni anlayabilmek için, onun hangi tarih sürecinin ürünü olduğu konusunda bilgi sahibi olmak gerekir. Türklerin İslama “Topluluklar” halinde geçişlerinin başlangıcı olarak, 10’ncu asır başı olması kabul edilir... Ancak Türkler İslam Diniyle daha evvelde tanışmışlardır.

7’nci ve 8’nci asırlarda Azerbaycan, Horasan, İran Emevi Devletinin işgaline uğramış ve bölge halkı İslamiyeti kabul etmiştir... Daha evvel bölge halkının İslamı neden kabul etmediği sorusunun açık ifadesi olarak; Emevilerin bölge halkına gösterdikleri ırkçı tutumu gösterilir. Bir konuda toplumların daha evvel olan dinlerini bir an evvel terk etme alışkanlığının olmadığıdır.

8’nci asırda Azerbaycan ve Horasan Türklerin yoğun olduğu yerlerdi... Bu bölgelerde değişik isimler altında Şii toplulukları bulunuyordu.  921’de Karmatilik Şii hareketini Karahallılar bastırdı. Böylece büyük Şii hareketi bastırılmış olundu... 1055’şe gelindiğinde Abbasileri tehdit eden Şii Büveyhoğullarına karşı Oğuz Bey’i Ertuğrul korumuştu... Anadolu Selçuk Devleti döneminde Şii Hasan Sabah Bâtıniliği Oğuzları uzun bir müddet müşkül etti. Abbasiler döneminde orduda çok sayıda Türk bulunuyordu...

753’de Şia’dan yana tavır koyan komutan Ebu Müslüm Horasani Abbasileri mağlup etti. Abbasilerde ilk önceleri Şia’ya sıcak bakmışlar ve daha sonraları dışladılar... Aynı hatayı Emeviler gibi Abbasilerde aynı hatayı yapınca tarihten silindiler... Bugün Türk Alevilerin atası olarak Anadolu Selçuk Devletine sorun yaratan ‘Göçerlerin’ lideri olan Arslan Yabgu’dur.

Ancak bu veriler, Oğuzların Anadolu’ya gelmeden önce ve geldikleri ilk dönemde Şiilikten haberleri vardı... Oğuzlar toplum olarak Suniliği benimsediler. Oğuzları Sünni anlayışına gelince; Sünni kelimesi yol, tarz, metod olarak anlamındaki sünnet kelimesinden gelir. Kavram olarak anlamı HZ. Muhammed’in yolunu, tavrını, uygulamalarını benimseyen Müslümanlardır. Bilinen bir gerçekte Hz. Muhammed döneminde hiçbir mezhep yoktu... Daha sonrası Hanefi, Şafi, Hambeli, Maliki gibi Sünni mezhepler ortaya çıktı..

Bir hususta Oğuzlar Anadolu’ya Şii olarak gelmediler... Ancak daha sonraları Kırsal alanda Alevilik gelişmiş ve yaygınlaşan farklı bir Şii koludur. Araştırmacıların hem fikir olduğu noktaya gelindiğinde;

* Kırsal alana Sünni Medrese eğitimi ulaşamamış. İslamı yüzeysel anlayan göçebe kırsal kesim Oğuzları, esnek, hoşgörü Alevi kuralları, yaşam tarzını Sünni kurallardan çok daha uygun bulunmuş ve benimsemişler...

* Şamanlığın egemen olduğu töre ve gelenekler konusunda çok katı olan bu kesim Türkmenlerin 12 ve 13’ncü yüzyılda inançları olan Şamanî kılıklı, şaman inançlı binlerce “gezgin-aykırı dervişlerin” propagandalarından fazlasıyla etkilenmiş, ilkelerini kendilerine yakın buldu...

*Selçuklu Devleti kırsal kesim göçer Oğuzlara yabancılaşmışlardır. Kentler tamamen Fars Kültürünün etkisi altına girdi ve devletin resmi dili Farsça olmuştur...

  *1220’de Moğol istilasıyla başlayan ve Türkmen göçü ile vakıf arazileri özel mülkiyet kazadı...

Bu gelişmelerden sonra;

  *Böylece tarım arazileri daralmış, yönetici-köylü-çiftçi-göçer çatışmaları sonucunda kırsal alanda huzur kalmadı ve devlete olan güvenin sarsılması...

*Moğol yenilgisinden sonra 1243 tarihli (Kösedağ) yönetimi kırsal alan üzerinde denetimi kaybetmiştir...

Sonuç olarak kırsal alanın gerek merkeze tepki olarak, gerek propaganda sonuncu kendi yaşam tarzına inanç geleneğine uygun gelen Aleviliğe yönelmiş ve onun yeni bir anlayışla şekillenmiştir. Anadolu Aleviliğin yaygınlaşmasında büyük emekleri olan; 12. yüzyılda Hoca Ahmed Yesevi Anadolu’da etkili olan Doğu Türkistanlı din bilginidir... Türkmen geleneklerinin ve hoşgörülü din anlayışının temsilcisi olan dervişlerin sayesinde Anadolu Türkleştirildi. 13. yüzyılda Anadolu İslam düşüncesinin mimarı olan Hacı Bektaşi Veli, Yunus Emre, Mevlana gibi din bilginlerinin(âlimlerinin) çağıdır. Anadolu Alevilerin devlet tarafından dışlanmasına yol açan 1240 tarihinde Babai başkaldırısı olarak tarihe geçen Baba İlyas’ın müritleriyle Selçuklu Devleti arasında süren savaştır. Bu savaşta binlerce Alevi kılıçtan geçirilir... Bu ayaklanma aynı zamanda Anadolu Selçuklu Devletinin sonunu hazırlamıştır. Moğol güçleri Anadolu’yu istilasında 1243 tarihinde Kösedağ’da Anadolu Selçuklu Devletini yener ve tarihten siler.

ALEVİLERİN HAKLARI...      

Anadolu Aleviliği bu dönemde ne Arap, ne Kürt, ne de Zaza toplumundan bahsedilmez... Bu toplumlar Osmanlı Devleti’nin baskısı altında kalmalarını sonucunda Kürt ve Zaza toplumunun arasına çekilen Alevi Türkmenlerdir... Böylece Türkmen Alevileri kimlik değişimine uğradı.

     Cemalettin Şener, kendisi Alevi Zaza olan araştırmacı-yazardır... Kürt ve Zaza Alevileriyle ilgili “Etnik Kimlik” kitabında Alevi Kürtlerin (Kırmanç) aslen Türkmen Alevileri olduğunu belgelerle açıklar. Siyasiler, Aleviler üzerinde yaptıkları “Etnik Kimlik” konusunda yaptıkları doğru olmayan açıklamaların sonucunda Kürt-Türk ayrışımı... Osmanlı’nın Türkmen Alevilerin üzerinde kurduğu yıldırma baskısı bugünlerde de, devamını sürdürüyor. Anadolu’da yaşamış olan oymaklar Türkmen’dir... Ve ayrıca bu Türkmen Alevilerin atalarıdır..

CEMEVLERİ SERBEST OLMALI!

 Hala bu konuda yapılan yanlış konuşmalar Aleviler hakkındaki bilgi yanlışlığından mı, yoksa böyle bir toplumu dışlamak mı? Alevilerle yapılan araştırmalarda bugün kendini Kürt veya Zaza olarak bilen bu insanların Türkmen Alevileri olduğu belgelerle ispatlanmış durumda olmasına rağmen hala(!) halkı ayrıştırma düşüncesinde olan siyasilerin ısıtarak konuyu, sunmaları ne kadar yanlış olduğu meydanda...

Ancak Alevi toplumu olarak ortada olan bu toplum üzerinden siyasi getirim( rant) elde etmeye çalışılıyor. İstenilen Sünnilerle Aleviler arasında ayrımcılık yaratılması sonucunda iki toplum arasında düşmanlık tohumlarının yeşermesini sağlayarak, düşman kamplarına ayrıştırılmamalıdır. 

Bu dönemde, belediyelerin Cem evleri açılışına öncülük yapıyor... Böylece Cemevleri, Alevi toplumu için önemli olan dini kültürlerini yapabilme imkânına kavuşturuldu. Cemevleri var diye, ne kimsenin dini elden gidiyor, ne de insanlar birbirlerine düşüyor; aksine, gerçek ve sahici kardeşliğin temellerine atmak, zor şartlar altında hizmet eden cemevlerinin varlığıyla yakından ilgili...

Bir Devlet Kurumu olan Diyanet İşleri Başkanlığı’nın; miting meydanlarında elde Kuran sallanmasını eleştirmiyor... Kuran sallayan zihniyetinin sadece Alevi toplumunu değil, Laiklere de, gözdağı veriyor... Diyanet işleri Başkanlığı’nın bu konuda hiçbir açıklama yapmaması ve geçmişte Diyanet’in siyasilerin dini istismar etmelerine zemin hazırladı.

Nedeni ne olabilir?

Alevilerin demokrasi, özgürlük, eşit yurttaşlık talepleri her dönemde olmuştur... Alevilerin yaşadıkları tarihi mağduriyetinin giderilmesi için değil, her dönemde seslendirdikleri barış, demokrasi ve adalet kavramlarının toplum olarak benimsediğimizin ölçütüdür. Alevi toplumuna her seçimde siyasilerin verdikleri sözler hiçbir dönemde uygulanmamıştır... Bilinen bir gerçek olan Alevi toplumu yapılan seçimleri barış, demokrasi ve adaletten yana olmasını ister.

Siyasi Partilerin Alevilerin İbadet yeri olarak Cemevleri’n artık yasalaşmasının zamanı gelmedi mi?  AKP ilk seçiminde ortaya attığı olumlu bulunan insanların “dini inancı, kimliği ne olursa olsun” dini özgürlüklere saygılı olduklarını söyleyerek, Alevilerden de oy almadılar mı? Aldıkları yüzde 50 oyun içinde Alevilerin oyu yok mu?

Ama! Seçim arifesinde Alevilerin oyuna talip olan siyasilerin oy devşirmek için, verecekleri seçim vaatleri daha gerçekçi olmalıdır

Kaynak: Türkiye’nin Etnik Yapısı- Ali Tayyar Önder

GÜNÜN SÖZÜ: ENGELLİLERİN EN YILDIRICI İNSANIN KENDİSİDİR! (Sokrates)

Bu yazı toplam 1085 defa okunmuştur.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın diğer makaleleri
Yeni Doğuş Gazetesi ©1986 - Tüm Hakları Saklıdır, Kaynak Gösterilmeden İçerik kopyalanamaz.
Oluşturma süresi(ms): 8