:

:

:

SULTAN MAHMUD DÖNEMİNDE BİR KANAL HİKÂYESİ

17 Mart 2020 Salı 16:31
Mehmet AKTOPRAK
Son zamlarda Diyanet İşleri Başkanlığı (DİP) ile Eğitim Bakanlığı (MEB) ile birlikte çalışıyorlar… Bu müşterek çalışmada dini eğitim isteyen ve halifelik hayali taşıyan ‘Sebilürreşad Derneği’ ile (MEB) arasında bir protokol imzalanmış, MEB bu çalışmalarda derneğe parasal destek oluyor. Ayrıca DİB’in yayınladığı beş dergisi de okullarda satılıyor… Hatırlatalım: Osmanlı Devleti’nin otuzuncu Sultanı ikinci Mahmud (1808-1839) dönemi Şeyhülislam’ın kendine gönderdiği ‘Muhtırayı’ Sadrazam’ın vezirlerin ve ‘Devlet Erkânı’nın önünde yırtıp atmıştır. Bu olayın sonunda ‘Çağdaşlaşma’ atılımında engel olacağını gördüğü ‘Şeyhülislamlığı’ hükümetin tüm kurumlarından çıkarır ve dışarıda bırakır… 
Sultan Mahmud bu hareketiyle tek başına yasa çıkarılmasına karşı olduğunu hatırlatalım. Hatta bir kurul tarafından düzenlenmesini ister… 180 yıl önce bir kişinin yasaları yapma yetkisi verilmemiştir. Ayrıca, Sultan Mahmud’un ilk saltanat yıllarında, Bursa ve Kocaeli sancakları Mutasarrıflarından Ahmet Aziz Paşa’nın şahsi düşüncesi olan Sakarya Nehri’ni Sapanca Gölü ile bağlayıp İzmit Körfezi’ne dökülmesini sağlayan bir ‘kanal’ yapılmasından söz eder… Bu kanalın ekonomik yarar sağlayacağıdır. Sakarya, Beypazarı Kaza’sından Sapanca Kazası’na kadar bu alan içinde gelişimin olacağıdır… 
Bu kanalın masrafının ‘150’ bin kuruş olacağı ve iki sene içinde bitirileceği ve elde edilecek kazancı karşılayacağıdır. Sultan Mahmud, bu raporu inceledikten sonra bu görevi Ahmet Aziz Paşa’ya verir… 
KEŞFİ NEHRİ SAKARYA… 
Sultan Mahmud döneminde bu teşebbüse ‘Keşfi Nehri Sakarya’ adı verildi… 
Bu alan içinde olan topraktan bahsedilmez! Saray damatları ve devlet büyüklerin hiçbirinin ilgisini çekmemiş demek ki! Bizim saray’ın iş bitiren akıllı insanları takip eder ve çıkar meselesi ön plana çıkması boşuna değil! Sultan Mahmud’an sonraki Padişah Abdülmecid( 1839- 1861) döneminde gündeme tekrar ‘Kanal’ gelir… Sapanca Gölü ile İzmit Körfezi arasında geniş bir kanal yapılsa, bu bereketli topraklarda yetiştirilen mahsulün, bölgede dağıtımının kolay olacağını, Hamburg-Lübek-Bremen Elçisi A.D. Mordtman’ın ifadesi bu yönde… 
Elçinin at üzerinde veya iki atlı araba ile çıktığı gezilerde gördüklerini “Anadolu” adlı kitabında yazdığı o günkü yerler, Acaba(!) yerlerindeler mi? O günden bugüne geldiğimiz noktaya Akp zihniyetinin egemen olduğu iktidarında, Kanal İstanbul tesadüfü ortaya atılmış bir düşünce değil! Keşfi Nehri Sakarya kanalı açılmış ve çalışır olabilseydi(!) Akp bekler miydi? Çoktan bu örnekten yola çıkar, Kanal İstanbul’u yapma ihtiyacı olması nedeniyle; bu kadar tartışma olmazdı! Türkiye’nin başında daha büyük dertlerin olduğu Suriye’den gelen cenazelerin bıraktığı üzüntüyü geride bırakmak için zamana ihtiyacı var… 
CAN PEKER VE RAPORU… 
Yıl 2004… Can Peker’in hazırladığı bu rapor Nokta Dergisinde kapak yapıldı. Raporda yazılanlar ve geçen 16 yılda Akp’nin yol haritasının ve özellikle TSK üzerinde operasyonun kaynağının bu rapor olduğunu açıkça göstermektedir. Konuların başlıklarını yazacağım; -Silahlı kuvvetlere demokratik denetim, -Sivilleşme, - Okullardaki ‘Andımızın’ kaldırılması, -Şehitlik, gazilik ve kahramanlık kavramlarının sorgulanması, - İyi vatandaşlık kavramının sivilleşmesi, ölüm ve kahramanlık tanımının sorgulanması, - Eğitimin sivilleşmesi; ders kitapları, eğitim politikalarının sivilleşmesi, -Okullardaki törenlerin ‘sivilleşmesi’, -Milli Bayramlar ve diğer etkinliklerdeki kutlamaların sivilleşmesi…
16 yıl önce Akp’nin başladığı sivilleştirme politikası altında ‘emperyalizm’in maşası olmaya devam eden bir Akp rüzgârı devam ediyor… Bu raporu hazırlayan Saros’un Akp’nin yol haritasını hazırlayan kişi olduğu söylenir! Okullarda ve askeri birliklerden Atatürk’ün resimlerinin kaldırılması ve aynı zamanda da, bahçelerindeki Atatürk büstlerinin kaldırılması, tarih kitaplarda Atatürk ile ilgili konuların çıkarılması yani’ Atatürk inkılâp ve düşüncelerinin’ kaldırılması veya tarihin seçilmiş ders olması… Milli Bayramlarımızdaki coşkudan ürken, iç ve dış düşmanları rahatsız eden 19 Mayıs, 23 Nisan Çocuk Bayramı, 30 Ağustos Zafer Bayramı, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı,1o Kasım Atatürk’ü Anma günü… TSK güçlerinin profesyonel hale getirilmesiyle başlayan şehit, gazi ve kahraman gibi ifadelerin ortadan kaldırılmasıdır! Erdoğan’ın bugünlerde kullandığı “ BİR KAÇ TANE” şehidimiz var… Gazi ve Kahramanlık gibi isimler sıradanlaşan asker kayıpları olarak görülmeye başlandı… Saros, Türkiye’den ayrılırken verdiği şu söze bakın: “Türkiye gibi ulusal orduya sahip ’çevre ülkelerin’ ordularının, ittifakının genel savunma kavramına uygun role bölünmemesini isteğini ortaya koyması ilginç değil mi? Türkiye ordusu öncelikle kendi ulusal çıkarlarından önce NATO için savaşmalıdır! Buyurun, kendi ‘akıllınla’ düşünmeye gerek yok! Sadece, ‘Kapitalistçilerin’ akılları yeter demekle; bu işi çözüyorlar! 
GÜNÜN SÖZÜ: TÜRKLER HİÇBİR ZAMAN YABANCILARIN YÖNETEMEDİĞİ BİR IRK OLARAK BİLİNİR! AKP İKTİDARI İLE YABANCI TALİMATLAR ATMAYA BAŞLADI! 
(Mehmet AKTOPRAK)
Bu yazı toplam 4627 defa okunmuştur.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın diğer makaleleri
Yeni Doğuş Gazetesi ©1986 - Tüm Hakları Saklıdır, Kaynak Gösterilmeden İçerik kopyalanamaz.
Oluşturma süresi(ms): 1