:

:

:

TÜRK EĞİTİMİNİN AYNASI KÖY ENSTİTÜLERİDİR

26 Şubat 2020 Çarşamba 11:27
Mehmet AKTOPRAK

İnsanlar, yıllarca süren mücadeleden yorgun düşmüş, endişeli ve bir o kadar belirsiz bir zaman aralığı bekleniyordu. Artık gitme zamanı çoktan gelmiş doğup büyüdükleri, yaşadıkları topraklardan; umutlarını, hayallerini ve yaşanmışlıklarını geride bırakarak, kendilerini büyük şehirlerin yaşamlarına bırakıveriyorlardı... Kimiler bu yeni yaşama alışamayıp, büyük şehrin derin girdabında savrulup giderken, kimileri ise bu acımasız ve soğuk hayata tutunmak için, yaşamaya mücadele etmeye devam ediyorlardı.

Her yıl yüz binlerce insan, hayata tutunmak için yerini yurdunu bırakmak zorunda kalıyor ve büyük şehirlere göç ediyor. Eğitimsizlik, işsizlik, yoksulluk ve çaresizlik nedeniyle, Doğu-Güneydoğu Anadolu, İç Anadolu, Karadeniz, Akdeniz, Ege ve Marmara bölgelerimizden insanlarımız; İstanbul, Ankara, İzmir başta olmak üzere büyük şehitlere iş, aş, eğitim için göç ediyor. Bir neden olmadan hiçbir kimse yerini yurdunu, toprağını bırakıp hiç bilmediği alışık olmadığı bir yaşam içine girmek istemez. İşin işine işsizlik, çaresizlik, yoksulluk girince göç kaçınılmaz oluyor.

1940 yılında Türkiye’nin nüfusu 17 milyon ve bunun yüzde75’şi köylerde, yüzde 25’şi kentlerde yaşıyordu. Bugün ise, Türkiye’nin nüfusu 77 milyon... Yüzde 22’si köylerde, yüzde 58’i kentlerde yaşıyor. 1940–2015 arasındaki yaşam tarzı tamamen tersine döndü. 75 yıl önce Türkiye’de aydınlanma devrimine adım atıldı. Kurtuluş Savaşından yorgun çıkan halkın ayağa kalkıp dünya ile rekabet edecek reformları hayata geçirmeye başlandı.

Mustafa Kemal Atatürk’ün talimatıyla; eğitimde ciddi atılımlar yapıldı. 1926 yılında köy öğretmen okulları kuruldu. Bu okullar Kırklareli-Kepirtepe’de, Kars-Cılavuz’da, Trabzon- Beşikdüzün’de, Van’da Ernis’te, Dicle Köy Enstitüsü Türk Gençlerini aydınlatan ve büyük bir umut oldu. Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk ele aldığı eğitim oldu. Köy Enstitülerinin kuruluşu ile başlayan eğitim reformu sayesinde öğretmenler yetiştirildi ve okuma- yazma seferberliği hedefine ulaştı.

Köy Enstitülerin kurulmasıyla başlayan eğitim reformu sayesinde köylünün aydınlanması, sanatla, kültürle ilgilenmesi, toprağı ekip-biçmesi, modern ziraatı öğrenmesini sağlayan bu okuldan mezun olan öğretmenlerin görev yaptıkları yerlerde halka önder oldular. Batısıyla, doğusuyla, güneylisiyle, kuzeylisiyle bu okullara gelen Türk Gençleri, bölgeler arasında olduğu kadarda okul arkadaşlığı da geliştirilmiş ve Türkiye Cumhuriyet’in sağlam temelleri atılmıştır.

Bu Köy Enstitülerinin başarısı birilerini rahatsız etmiş ki; bu okullarla ilgili yaratılan dedikodular sayesinde, 1954 yılında komünist yuvası olduğu söylenerek, Türkiye’nin aydın yüzü olan bu okullar kapatıldı.

Türkiye’ye bu okulların eğitime kazandırdığı birçok aydın öğretmenlerin bu okullarda yetişti. Köy Enstitüleri olsaydı, ne köylerden kentlere göç olurdu, nede üretimi azalan tarım, nede ziraat bitme noktasında olurdu. Çünkü köy okullarında çalışan öğretmenler bölgeyi ve halkını çok iyi tanırdı. Öğretmenler, o bölgelerin kalkınmasına, halkın kültürel olarak bilgilendiren, her konuda bilgisi olan o yerin liderleriydi. Köy Enstitüleri olsaydı; köylerden kentte göç önlenir, tarım alanları ekilip- biçilirdi. Böylece dışa bağımlı olduğumuz tarım sektöründe, hayvancılık, sebze, narenciye’nin tonajı daha fazla olurdu. Tarım’da düne kadar birkaç ülkeden biri olan Türkiye’nin bugünlerde bulunduğu nokta hiçte iç acıcı değil.   GÜNÜN SÖZÜ: Köy Enstitüleri olsaydı: İster kırsal, isterse kentsel olsun, en önemlisi aydınlanmış bir toplumla sorunları çoktan aşmış bir ülke olurduk… (Mehmet AKTOPRAK)      

Bu yazı toplam 4635 defa okunmuştur.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın diğer makaleleri
Yeni Doğuş Gazetesi ©1986 - Tüm Hakları Saklıdır, Kaynak Gösterilmeden İçerik kopyalanamaz.
Oluşturma süresi(ms): 2