“Hayatın sonsuzluğunda, bulunduğum noktada her şey mükemmel, bütün ve tam. Ben
kendimi destekledikçe, hayat beni destekliyor. Yasanın her yerde ve hayatımın heralanında işlediğinin kanıtlarını görüyorum. Öğrendiklerimi zevkle ve sevinçle uyguluyorum.
Günüm şükrederek ve sevinçle başlıyor. Hayatımda her şeyin iyi olduğunu bilerek gününserüvenlerini coşkuyla bekliyorum. Kim olduğumu ve yaptığım her şeyi seviyorum. Ben,hayatın yaşayan, seven, sevinçli ifadesiyim. Dünyamda her şey iyi ve güzel” demenin, içmotivasyonun ne kadar önemli olduğunu vurguluyor bu sözleriyle Louise Hay.
Louise Hay hayatında daha çok “Şifa Ver” kitabı ile tanınan, motive edici eserler yazanAmerikalı bir yazardır. Kitapları kadar kendi yaşam öyküsü de bir o kadar ilham vericidir.
Annesi ve babası aniden boşanmış olan Louise Hay için daha küçük yaşlarda hayatzorluğunu göstermeye başlamıştır. Annesinin herhangi bir eğitimi yoktu. Bundan dolayıevlere temizlik yapmaya gidiyordu. Bu süre zarfında Louise Hay farklı farklı evlerde
olarak bakılmaktaydı. Bu süreç beş yaşına gelene kadar aynı şekilde devametmişti. İyileşmesi gereken beş yıl bırakmıştı arkasında. Birlikte bir evleri olabilsin diyebeş yaşına bastığında annesi bir daha evlenmişti. Ne yazık ki bu tercihi, hayatlarınıkolaylaştırmamıştı. Daha sonra, bir komşusu Louise’e hiç akıl almayacak şeyler yaşattı ve bu olayda ailesi tarafından Louise suçlandı. Komşusuna tam 16 yıl hapis cezası verildi.
Louise, ailesi tarafından suçlu ve kötü bulunduğundan, buna sevinmek yerine geri çıktığında kendisine bir şey yapar düşüncesiyle tüm zihnini, bedenini ve ruhunu korkuyla doldurmuştu. 15 yaşına gelip evi terk edene kadar üvey babası tarafından gördüğü zulüm ve cinsel şiddet de cabası. Sonrasında ise kanser oldu.
Nasıl da birkaç satırda özetlenebiliyor. Neler yaşamış olmalı detaylarında, neler hissetmiş olmalı bizim anlayamayacağımız. Derinliklerinde bizim bakış açımızla ne kapatılması mümkün olmayan yaralar var belki de.
Peki, Louise ne yapmış?
Kanseri yenmiş. Hayatında yaşadığı onca acı verici deneyime karşı ayakta durmuş.
Doktorlar “umutsuz vaka” demiş olmalarına rağmen Louise sorumluluğu almış. Tüm hastalıkların olumsuz düşüncelerden kaynaklandığına inanmış ve düşüncelerin değişebilir olduğuna odaklanmış.
İnanıyorum. Ben de inanıyorum. Duygularımızı yaratan düşüncelerimizdir. Duyguların enerjisi vardır ve olumsuz duygular düşük frekanslı duygulardır, bağışıklık sistemimizi zayıflatırlar. Madem düşüncelerimiz duygularımızı, duygularımız ise davranışlarımızı belirliyor, o zaman öncelikle KENDİMİZİ SEVELİM. Eleştirmeyelim, kabullenelim.
Kızmayalım, affedelim. Bedenen, zihnen ve ruhen sağlıklı bir yaşamın bizim en tabii hakkımız olduğuna inanalım. İnanalım ki her şeyin üstesinden gelelim.
Unutmamalıyız. Bilinçaltımız neye inanmayı seçersek onu büyük bir güvenle kabul eder ve hayatımızın gerçeği haline getirir. Bunu yapanın biz olduğumuzu UNUTMAYALIM.
Tüm güç yaşanan andadır. Şimdi kendini sev, onayla, kabul et ve yapabileceklerinin
sınırsızlığını gör.
“Sen şahanesin, seni seviyorum” diyerek başla mesela...