Hayallerin kadar varsın, hayallerin kadar yaşıyorsun kendini.
Hayal ettiğin kadar gülümsüyor gözlerin.
Hayal ettiğin gibi yaşıyorsun hayatı. Zamanın, senin hayallerindeki gibi geçiyor.
Geçmiyor mu?
O zaman hayal etmekten mi vazgeçtin? İçine dönüp, içsel aynanda baktın mı düşlerine, oradalar mı hala diye?
İstediğin gibi gitmediğini düşünüyorsan işlerin, planladığın hayatın bu hayat olmadığını sürekli hatırlatıyorsan kendine ve yüzünde bitmek bilmez bir manasızlık ve anlamsızlık hissediyor ve görüyorsan sen, hayal etmekten vazgeçmişsindir.
Hayallerimizde canlanmayan şeylerin hayatımızda vuku bulmasını beklemek de neden? Ne kadar hayalî geliyor değil mi kulağa: “Hayallerimde hiç olmadı ama ben çok güzel bir hayat yaşıyorum.” gibi art arda gelen kelimeler. Ütopik.
Hayal etmek kendini anlamaktır öncelikle. Anlayacaksın ki bu hayatta neyi yaşamak ve yaşatmak istediğini, hangi değerlerinle var olup seni yaşayacağını, o zaman eyleme geçen ve hayatının direksiyonunu elinde tutup istediği yöne çevirebilen sen olasın.
Direksiyon başına geçemediysen, o zaman kim kullanıyor bu arabayı? Kimin düşlerini yaşıyorsun? Ya da kimin olmayan düşlerinde savruluyorsun? Sor bir kendine.
Sonra, geç senin olan yere ve hayal et, sonsuz hayal et. Direksiyon istediğin yöne çevrilmeye hazır halde. Sen bile şaşıracaksın, hissediyorum.