Olan şey de bu değil mi zaten. Bizi hep düşündüren, bir girdap misali bizi içine alıp sarıp sarmalayan da bu değil mi. “Bitecek bir gün.” kaygısı ya da “Bitsin artık.” isyanı.
Başlangıçlar en başından kabul ettiğimiz sonlardır aslında. Hediye paketi gibi. Cicili bicili olanlardan, kurdelelilerden hani. Rengârenk kapları içinde gelip bizi heyecanlandıran ve acaba ne çıkacak içinden diye düşündürüp meraklandıran.
Paket gelir, sevinç kaplar her yanımızı ve sonra paket heyecan ile açılır ve içindekine, bize ait olana kavuşulur. Bazen beklenenden büyük bir gülümseme, bazen ise “Güzelmiş.” edası, olmasa da olur der gibi. Bir başkasında ise “Bu muydu?” hissiyle vuku bulan hayal kırıklığı.
Yani, en hevesli anlar bile başlar ve biter. Heves, yerini bazen neşeye bazen ise hüzünlü anlara bırakır. Her şey gibi.
Önemli olan, her duyguyu birlikte geleni ile kabul etmektir. En başından elini bir şevkle uzattığın her ne ise onu her şeyiyle kabul ettiğini fark etmektir.
Her başlangıcın bir sonu olduğunu bilip her sonun yeni bir başlama noktası doğurduğuna inanmaktır önemli olan. Bu döngü senin döngün. Bu senin hayatın. İçinde her şeyi barındıran. Başından sonuna. İzlediğin bir film, dinlediğin bir müzik, arkadaşınla içtiğin o enfes lezzetiyle kahve sohbetleri gibi. Ettiğin bir kavga, yaptığın bir hata, sarf ettiğin o içini acıtan sözlerin gibi. Başlayıp biten.
Yani, olması gerektiği gibi...
Sen ne mi yap?
Sen, o son sandığın anda ve yerde ol. Yüzleş kendinle. Tüm algılarınla yüzleş ve dinle kendini, bırakacaklarını bir çırpıda at sırtından, al alacağını yanına.
Sonra da, yeni sen ile devam et yoluna, son sandığın başlangıcında.
Önemse! Gelen paket senin için ve anlamı da sana bağlı …