Çok severim Yeni Türkü’yü. Birçok şarkısını severim. En çok da “Yaktım gemilerimi, dönüş yok artık geri, tak etti canıma bu maskeli balo, bu maskeli balo ve onun sahte yüzleri.” Mırıldandı birçoğunuz şarkıyı, değil mi? Ne güzel ortak değerlerde buluşabilmemiz. Ne güzel aynı şarkıyı sevip, onda dans edebilmemiz.
Gelelim maskeli baloya. Asıl konu şu, “MASKELERİMİZ”. Birkaç kez isteyerek ya da mecburen mi taktık, yoksa her gün adımımızı attığımızda beraber mi götürüyoruz onu yanımızda? Cevap ne olursa olsun; ister istemiş olalım, ister mecburen takmış olalım; ister bir gün takalım, ister her gün çantamızın vazgeçilmezi olsun, sonuç hep aynı: Kendimiz olamadığımız her an yolculuğumuzun anlamını yitirmesi.
Düşünsenize yaptığımız yorum bizim asıl düşüncemiz değil, ya da bulunduğumuz ortam olmak istediğimiz yer değil.
Karşımızdakini kırmak istememe, mecburiyet hissetme, bir yere ait olamama korkumuz, ego savaşlarımız ve daha bir sürü nedeni olabilir maskeyle yaşamamızın. Peki, ya biz? Kendimiz olamadığımız her an yitip giden biz ve taşıdığımız “Ben olamama mutsuzluğumuz”? Nasıl ağır bir yük yüklendiğimizin farkına ne zaman varacağız?
Odaklanmamız gereken iyi, kötü, düşünceli, düşüncesiz, egoist, mütevazı gibi sıfatlarla insanları ayrıştırarak etiketleyip, eleştirmek değildir. Bu sadece, anlamsız konuşmalar eşliğinde zaman kaybıdır. Sonuç vermez. Her şey aynı kalır. Hâlbuki “Doğru iletişim nasıl kurulur?” konusuna isteyerek zaman ayırsak, emek versek yani bedel ödesek böyle mi olur?
Hiçbir şeye mecbur değiliz. Yaptıklarımız, konuştuklarımız yani eylemlerimiz ve sözlerimiz bizim seçimlerimizdir. Mecbur hissetme duygumuz ise doğru iletişiminasıl kuracağımızı bilemediğimiz için sadece bahanemizdir. Eğer biz, biz olup değerlerimizi yaşatıyorsak, karşımızdakini kırmak istemeyişimiz güzel bir yaklaşım. Bunun tam aksini yaşıyorsak, doğru iletişim kurmayı bilememektendir. Ego savaşları anlamsızdır. Herkesin kendi eşsiz becerisi vardır. Doğru kurulan her iletişimde görülen barış olur.
Şiddetsiz iletişim kurmak hem bizlere hem de karşımızdakine iyi hissettirecek değerli bir yol. Önce kendimize karşı açık olacağız. Bizi biz yapan doğrultuda alacağız kararlarımızı. İletişime geçip paylaşım yaptığımızda ise değerlendirme yapmadan gözlemlerimizi söyleyeceğiz. Bağlantı kuracağız en derinden. En önemlisi, hislerimizden bahsedeceğiz ve güven veren bu iletişimin sonunda, isteğimizi rica ederek belirteceğiz. Suçlamadan, eleştirmeden, yargılamadan ve asla talep etmeden.
Her şey bizim istediğimiz gibi gidemez, değişkenler var. Fakat bizim isteklerimiz, biz nasıl olmasını istiyorsak öyle şekil alır. Önce istemekle başla, yani niyet et; odağına al daha sonra ve uğruna ne gerekiyorsa yap. Göreceksin ki artık senin zihniyetin olmuş ve oracıkta duruyor arzuladığın her neyse. Tebrikler.
Aynı şarkıları söyleyip, aynı şarkılarda dans edebiliyorsak; ortak değerlerimizin arasına şiddetsiz kurulan doğru iletişim ihtiyacımızı yerleştirdiğimizde demek ki aynı dilde konuşup anlaşabileceğiz. O zaman ver elini kişisel gelişim, ver elini doğru iletişim.