Dilde Birlik, Fikirde Birlik, İşte Birlik…
Geçen ay içerisinde Tarsus'ta Turan Yazgan Atayı andık. Minnet ve saydığıyla yâd edip hakkını helal et diyorum en başta.
Birbirinden kıymetli hocalar sunumda Yazgan Hocamızla anılarını paylaştılar. Yol arkadaşları ve öğrencileri masada anılarını dillendirdiler.
Türk ülkelerine açılmasına öncülük ettiği okulların öğrencileri de buradalardı.
Dünya Türklerinin bir araya gelmesi için öncelikle dilde birlik olmalı diye ilk sıraya koymuştu HOCAM.
Bir milleti bir arada tutan en önemli bağlacın dil olduğunu da çok iyi biliyordu.
Hiçbir şey dil kadar önemli değildi. Dil bozulursa bağlar kopar, insanlar birbirini iyi anlayamazdı.
Arkada Yazgan Atanın çalışmaları ve öğütleri yansıyor, anılar dileniyordu.
Yansıyan anılarda Yazgan Ata öğrencisi olan bakana ders niteliğinde şöyle patladı,
TÜRK OKULUNDA ANA DİL NEDEN İNGİLİZCE diyor ve hesap soruyordu.
Evettttt
Anmaya çağrılan kişileri davet ederken PANELE davet diye davetiye dağıtılmıştı. Dilde birlik çağrısını yabancı dildeki kelimeyle davet ediliyordu.
Oysa Panel=Oturum, açık oturum dense olmuyor muydu?
Söyleşinin katılımcıları birbirinden değerli Yazgan Hocanın öğrencileri ve çalışma arkadaşları olan öğretim görevlileriydi.
Anılarını paylaşırken sundukları dilde ve amaçlanan dilde, fikirde ve işte birlik hedefini unuttular sanki.
Veya günümüz yaşantısının içinde algı dalgasından paylarını almış olmalılar ki farkına bile varmadan dilde birliğimizi yabancı kelimelerle süslediler.
Açık oturum(Panel)
Hedef, Ülkü(Vizyon)
Görev, Amaç(Misyon)
Açık hava toplantısı(Miting) aklıma gelen konuşma esnasında cümle içerisinde kullanılan kelimeler.
Şimdi güzel TÜTKÇEMİZ dururken hem de böyle bir buluşmada yabancı kelimelerin bolca yer almasına hiçbir anlam veremiyorum.
Yabancı kelime kullanınca daha mı bilgili, aydın oluyorsunuz diye de soruyorum?
Davetiyeden başlayarak Hocamızın kemikleri sızlamış olmalı. Orada olsaydı siteminden hepimiz payımızı mutlaka alırdık.
Bu üç bileşkeyle Türk Dünyasını bir araya getirip TURAN kurmayı hedefliyordu, bütün ömrünü de buna adamıştı. ATA, ATANIN izinde yürüyordu.
Biz, bizi kendi dilimizle anlatıp/anlayıp geçmişi geleceğe kendi dilimizde biz olarak aktararak geleceği kurmamız gerektiğini de düşünüyorum. Öyle de olmalı.
Bu bozuma uğramış dille şimdi bile zor anlaşılırken geleceğe ilerleyerek nasıl taşıyacağız??? Turan’da nasıl anlaşacağız?
Utanılacak bir dilimiz yok. Aksine çok zengin ve yazılım diline de uygun harika bir dilimiz var.
Öğrenciler hocalarını dinler yollarını çizerler.
Halk da liderini.
Ben diyorum ki Liderler ve Hocalar kullandıkları kelimeleri TÜRKÇE seçerek örnek olmalıdır. Bir algı da onlar oluştursalar ne kadar güzel olmaz mı?
Dilde birliği sağlayamazsak, nasıl fikirde birlik olup, iş birliği yapacağız?
***
Ülkemize adam bitmiş bir lider yabancı ülkeden baş danışman edinmiş.
Ve İngiltere’den de para bulmuş. Bunları da öğünerek anlatıyor.
Atatürk Yaşasaydı bunları sopa ile o partiden kovalardı herhâlde.
Bize ABD ve Avrupa ne zaman ufacık bir iyilik düşündü ki? Bunlardan hayır bekliyorsunuz. Çıkarları olmasa sizi öperler mi?
“En aydın sayılan insanların manda tutkunluğu ile adeta milletin bağımsızlık ruhunu yıkmak için gafilce çalıştıklarını ve devamlı çabaladıklarını hayretle görüyorum.” (ATATÜRK Hakimiyet_i Milliye, 22,04,1921) Ah ATAM ahhhhh…
Bir tarafta dilimiz, bir taraftan her şeyimiz yabancıların algılatmasında koşuyor.
Kim nereye koşuyor farkında mı acaba?
Yabancılara özenip onlar gibi konuşup, yaşamaya, dinimizde Arap gibi yaşamaya çalışıyoruz.
Bir türlü Türkçe düşünüp, dinimiz de Türk olarak yaşayamıyoruz.
Kalın Sağlıcakla__Dil Bozulursa Her Şey Bozulur__Meyrem’ce