2021 Tüm Emekli Sen Tarsus Şubesinden "geçinemiyoruz" konulu basın açıklaması. Eğitim-İş Sendikası’nda gerçekleşen açıklamayı Hüseyin Aydın okudu…
“Milyonlarca kamu emekçisinin ve emeklilerinin maaş artışlarının belirleneceği günlerdeyiz.
Yakıcı enflasyon koşullarında bile asgari ücrete ara zam yapmayacağını söyleyen ekonomi yönetiminin, emekliler için de iyi şeyler düşünmediğinin farkındayız.
İktidar 26 Mayıs 2024 tarihinde Ankara'da gerçekleştirdiğimiz Büyük Emekli Mitinginde yaptığımız ciddi uyarıyı geçiştirmeye çalışıyor.
Hâlâ bu yıl enflasyonu yüzde 38’e düşüreceklerini, az daha dişimizi sıkarsak bütün toplum olarak refaha ve feraha çıkacağımız masallarını anlatıyorlar bize.
Yani çalışanlar asgari ücrete ara zam istemesin, emekliler ne verirsek razı olsun, kötü beslenmeye, çürük barınaklara ,işsizliğe pahalılığa, eğitimde sağlıkta özelleştirmeye evet desin ve yoksulluğu kader kabul etsin istiyorlar.
İktidarın tam denetimindeki TÜİK'e göre ilk 5 aylık enflasyon yüzde 22.72 oldu.
Yani SSK ve Bağ-kur emeklilerine Haziran ayı için tahmin ettikleri yüzde 2.56 enflasyon oranını ekleyerek, gerçek enflasyonun yarısını dahi bulmayan, altı ay için yüzde 25.86'lik sahte artış ile biz emeklileri tamamen nefes alamaz hale getirecekler.
Emekli Sendikaları statü yasasını kasten çıkarmayarak, emekli sendikamızı yargı sopasıyla baskı altına alarak iktidara geldikleri 2002 yılında 185 TL olan asgari ücrete karşılık, 276 TL olan en düşük emekli maaşını bugün 17.000 TL olan asgari ücretin neredeyse yarısına 10.000 TL ye düşürdü. İktidar derhal geçmiş yıllardaki kayıplarımızı da göz önüne alıp en düşük kök maaşı 2002 ve öncesinde olduğu gibi asgari ücretin yüzde 50 üstüne çıkardıktan sonra emekli maaşlarına bağımsız kuruluşların açıkladıkları gerçek enflasyon rakamı üzerinden zam yapmalıdır.
Biz emekliler varlığı da biliriz, yokluğu da biliriz, toplumca yapılacak fedakârlıklardan kaçınmayız. Ama iktidarın dolar milyarderine dost, emekliye, emekçiye düşman politikalarına da pabuç bırakmayız, hakkımızı almak için bütün demokratik yol ve yöntemleri kullanmaktan geri kalmayacağız.
31 Mart 2024 yerel seçimlerinde emekliler, düşürüldükleri derin yoksulluğun sorumlusu AKP'yi azınlık partisi yaptı. Peki AKP bu uyarıdan ders aldı mı? Ne yazık ki hayır, söylemleri ve uyguladıkları gölge IMF programı gösteriyor ki, Mehmet Şimşek'in tanımıyla biz yerel halkı daha da yoksullaştıracaklar, açlıkla imtihan edecekler. Temel gereksinimlerimizi karşılamak için kullandığımız kredi kartlarına bile tefeci faizi uyguladılar. Önümüzde seçimsiz geçecek altın gibi dört yıl var diyerek uluslararası tefecilere güvence veriyorlar, taksitleriniz için endişelenmeyin diyorlar.
Çoktan iflas etmiş neoliberal kapitalizmin buyruklarından çıkmayan iktidar ve ekonomi yönetimi akıl tutulması içinde. Hâlâ borç-faiz ekonomisiyle düze çıkacağımız masalını anlatıyorlar bize. Zihinlerinde dolar milyarderlerine ve milyonerlerine servet vergisi getirmek yok. İthalata bağımlılığı azaltmak, döviz soygununa dur demek, devlet öncülüğünde tarım ve sanayi işletmeleri kurarak istihdam yaratmak, dışa bağımlı hâle getirdikleri tarımı desteklemek, iflasa sürükledikleri esnafa, KOBİ'ye destek yok. Varsa yoksa emeklinin/emekçinin üç kuruşuna göz dikmek var. Emekçileri sefalete razı edebilmek için açıkladıkları Kamuda Tasarruf Tedbirleri de yalana dayalı göz boyamaktan ibaret. Dövizi ve enflasyonu aynı anda yükselttikleri kendi eserleri bu soygun düzeninde, aylıklar kiraya yetmiyor. Milyonlarca kiracı emekli, bırakın konut sahibi olabilmeyi, kirasını ödeyemiyor, sokağa atılma tehlikesi yaşıyor. Huzurevlerinde yer bulanlar kendisini şanslı sayıyor.
Emekliler bu durumdayken Mehmet Şimşek, iktidar mensuplarının şatafatına, sarayların har vurup harman savurmasına, çoklu maaşlara, geçiş garantili köprülere, müşteri garantili hastanelere değil, emekçinin lojmanına gözünü dikiyor. ''Yeni lojman ve sosyal tesis alımı, yapımı ve kiralanmasını süresiz olarak kaldırıyoruz. Mevcut sosyal tesisleri ekonomiye kazandıracağız. Lojman kiralarını ve sosyal tesis ücretlerini rayiç bedelleri dikkate alarak gözden geçireceğiz." diyor.Aynı özelleştirmeci kafa, aynı aymazlık, aynı soğukkanlı duygusuzluk,aynı kibir; serbest piyasanın görünmez eli diyerek, yurttaşını sosyal ölüme sürükleme, altta kalanın canı çıksın bakışı.
Anayasamız, 1. ve 2. maddelerinde, Türkiye Devletinin bir Cumhuriyet olduğunu, demokratik laik ve sosyal bir hukuk Devleti niteliklerini taşıdığını yazar.Demokratik laik ve sosyal bir hukuk Devleti, yurttaşlarının tamamını insan onuruna uygun koşullarda yaşatmakla yükümlüdür.
AKP, 22 yıllık iktidarında konut sorununda halkçı kamucu bir çözüm geliştirmedi. TOKİ asıl görevi olan, depreme ve afete dayanıklı kentsel dönüşümü tamamlamak; düşük gelirli yurttaşlara ferah, ulaşılabilir, uygun ödemeli konutlar yapmak olduğu hâlde, daha çok üst gelir grubuna yönelik lüks konutlar üretti. Bu politika eleştirildiğinde, biz lüks konut yapıp satarak kazandığımız parayı yoksullara konut yapmak için harcıyoruz, diyorlardı. Oysa ki gerçek böyle değildi. TOKİ kamu gücüyle sahip olduğu çok değerli hazine arazilerini, arsaları özel şirketlere kuşkulu ihaleler yoluyla devrediyor, lüks konutlar büyük paralarla alınıp satılıyor; kamudan şirketlere devasa servet transferleri yapılıyordu.