“Şimdi bu dondurmayı yiyecek ve diyete daha sonra başlayacağım.” gibi cümleler sadece bir söz grubu olmamakla beraber basit anlamlar da taşımamaktadır. Bu sözler insanların, her türlü kararda şimdiki zamana öncelik vermeye eğilimli olduklarını gösteren anlık çözümlere sahip olduğunu gösterir. İşi çözmüş, onunla baş etmiş hissini verir insana. Sahiden olan bu mudur? Çözüm yolu bulunmuş mudur? Gerçekten duygular ve akabinde gerçekleşen eylemler yönetilebilmiş midir? Başlanmış mıdır o diyete mesela?
Görülen şu ki, bu bir anı kurtarma ve gelecek için anda bahane üretmedir. İşin içinden kendimizi çekip dışarıdan büyük resme bakmamız gerekir. Büyük resme bakma yetimiz ancak anlık bahaneler ürettiğimizi kabul edip nasıl bunu aşabileceğimizi düşünmek ile gelişir. Mesela şu soruyu sorabiliriz kendimize: “Şu anda hoşlanmadığım bu kararı vermenin önümdeki süreçlerde etkisi ne olacak?” ve hemen arkasından da şu sorunun muhatabı da olabiliriz: “Gelecekte, şu an vermiş olduğum bu karar için kendime hangi duygum ile ne söylüyor olacağım?”
Daniel Goleman, okuduğum “Odak” isimli kitabında çok sevdiğim bir benzetmeye yer veriyor bu konuyla ilgili ve diyor ki: “Şu anki zor bir karar için insanların ileride kendilerine teşekkür edeceğini bilmeleri gerekir.” Ve ekliyor: “Ergenlik çağındaki çocukları yetiştirmeye benzer bu- kısa vadede bazen çatışma doğuran, ama uzun vadede ödüllendirici bir iştir.” Sözün özü, yapmak isteyip yap(a)madığımız, gitmek isteyip gitmediğimiz, okumak isteyip okumadığımız, söylemek isteyip söylemediğimiz ne var ise resimdeki ayrıntılara takılıp, anlık hevesler için yer açmalarımızdandır.
Gerçekte bunu mu istiyoruz?
Büyük resme bakma şansımız olsa- ki bu bizim elimizde- yine anda aldığımız aynı kararı mı veriyor oluruz? Cevabımız “hayır” ise, bunu bir düşünelim derim…