Hayatta her şeyden önce inancımız, bu inancımızı sürükleyecek çabamız ve çabamızı ateşleyecek motivasyonumuz olmalı. Sonrası mı? Çorap söküğü…
“İnanç nedir?” diye soru duysam, kime göre? Diye sorarım. Bana göre ise başka, ona göre ise başkadır çünkü. Anlamı da, inandıklarımız da başkadır.
Mesele inanmaksa, içten, gönülden bağlı olmaktır taşıdığı anlam benim için. Bağlıysam gönülden, kalırım o gönülde gönlümle. Kolay da olmaz hani. Odaklanır, uğraş verip çabalarım seve seve. Sıkılmaz, bıkmaz mıyım? Tabii, belki bazen. Ama izin vermem gönlümün beyazını kaybedip siyaha çalmasına. Bulurum kendimi oyalayacak, beni o ateşten alacak bir şeyler. Bulurum çünkü isterim. İstemek, istediğinin o olduğuna emin olduktan sonra inanca dönüşür tekrar. Hatırlatırım kendime. İstediğim şey her ne ise hatırlatırım. Hatırladığım şey yoluma ışık tutar ve aydınlanırım.
Bilirim ki niyetim ne ise odağıma aldığımda zihniyetim olur. Zihniyetim değiştiğinde ise o, ben olur; ben ise o. Bizizdir artık anda olan.
İşte tam da o noktada kapılar aralanır birbiri ardına ve o en son açılan kapıdan baktığım manzara beni mest eder. Oradayımdır! O anda! Orada!
İstediklerime, hayallerime, şimdiki gerçeklerime kavuşmuşumdur!
Kolay olacağını kimse söylememişti ama imkânsız da değildi.
Hoş geldim!