Sonradan görme, ezelden beridir parası olmayan ancak bir şekilde, hasbelkader para ve varlık elde edince 'Ne oldum şimdi ben' şaşkınlığı yaşayan kişiye denir.
‘Noldumcuk’ veya ‘Buldumcuk’ da diyebiliriz kısaca. Şimdi bu satırları okuyunca etrafınızdaki bu vasıfsızlıkları taşıyanların yüzleri canlandı zihninizde değil mi?
Sonradan görmelerin çoğu, niteliksiz oldukları veya belirgin bir özellik de taşımadıkları neticesiyle, bilmem neden, sanki etraflarına farklı bir koku salarlar veya farklı bir aura oluştururlar da, iyi günlerde olsunlar, birkaç metre çapınıza girdiğinde şıppadana tanıyıverirsiniz bu tevazu yoksullarını...
Birazdan anlatacağım üzre, türlü türlüdürler zaten bunlar. Genelde karısı/kocası/çocukları da aynı kokuyu salarlar sanki de, benzer görgüsüz davranışlarını sergilerler veya benzer çiğ/çirkin vurgulamaları ile eğik büğük ağız konuşması şeklini kullanırlar (ilköğretime adab-ı muaşeret dersi konsun istiyorum).
Bazen son model akıllı telefonu ile birlikte arabasının logosunu taşıyan anahtarlığı masanızın üzerine koyduğunda tanırsınız, bazen üzerinde marka amblemi olan çantasını koyduğunda...Gözünüze gözünüze sokmak istiyorsa eğer masaya, az biraz edepliyse sehpanın üzerine koyarlar bu arada...
Alın teri ve emek nedir bilmedikleri gibi, tırnakları ile tepelere tırmanmak görüsünden de yoksundurlar çoğu zaman…
Kitap, gazete, dergi hak getire zaten...Varsa yoksa sosyal medya...
Ve işin garibi, herşeyi herkesten iyi bildiklerini zannetmeleri de ayrı bir şaşkınlık oluşturur aklınızda...
İtiraf edin hadi, bir değil birçok kişi imajine oldu zihninizde değil mi?
Bilinçaltı unutmaz onları. Çünkü, en çok kendini en fazla şaşırtanları, 'yok artık' dedirtenleri kaydeder. Duygusal olarak infilak ettirenleri, zihni allak bullak edenleri de...
Derin bir çapa atılmıştır çünkü. Belki ilk tanış olduğunuzdaki mide bulantısı hissiyle atıldı o çapa veya belki de 'kalkıp şunu omuzundan tutup bir silkelesem, kendine gel yahu, ne bu acaip tavırlar' desem ne olur merak duygusu ile de atılmış olabilir...
Her ne kadar, sonradan görmeleri, cehaletleri besliyorduysa da, durum kişilere göre değişir artık...
Kimisi hem birşey mezunu değildir, hem cahildir ve aynı zamanda sonradan görmedir. Daha fenası veya daha içler acısı olanı, hem okumuş, hem cahil kalmış ama sonradan görme damarı da bir o kadar kabarık olanlardır...Yatırım hesabının cüssesi ile mevcut sonradan görmelik şiddeti de artıyor gibi durmakta...
Belli ki ne ruhu, ne de zihni taşıyamadı varlığı...
Öyle değil midir zaten dostlarım…Parayı ve varlığı taşıyabilmiş olalardı, ki o asalet gerektirir, bu durumda olmayacaktıki bu şahıslar...
Bedeli ödenmeden level atlanmış belli ki...Oysa basamakları adım adım, usul usul çıksaydı, dereceleri basamak basamak atlasaydı eğer, düşmeyecekti bu hallere ne gam…
Gerçi, belli bir hale düşmüş olduğunun farkında da değildir ki çoğu...Farkında olan çevresindekiler, başkaları...Onlara göre hoştur hava...
Zaten en iyi onlar seyahat ediyor, en kaliteli kıyafetleri onlar giyiyor bizatihi en iyi kitapları, daha piyasaya sürülmeden onlar okuyordur, en iyi hastanelere doktorlara onlar gidiyor, bankadaki en özel müşteri onlar oluyordur ya zaten. Eee öyle olmasa, banka bilmem ne özellikte kredi kartını onlara verirmiydi hiç değil mi?
Çok okuyan değil çok gezen biliyordu ya hem…Biz doktorlar da ne çok okuyorduk ya, bu kadar okunurmuydu hiç...Vaktiyle o puanı tutturmuştu da gitmemişti tıp fakültesine hem… Hiciv mi , izansızlık mı karar veremiyorum.
Büyük dağları, küçük dağları falan da o yarattı ya...Neredeyse dünya onun yüzü suyu hürmetine dönmekte ya 10 milyar insan için...O derece olanlarını bile tanıdınız değil mi hatırlayın...
Bence bilim ve ilim insanları, incelemeliler bu şahısları...Gerek yaşarken, gerekse öldüklerinde...Başka, henüz bilmediğimiz bir hormon salgılıyor olabilir mi bedenleri? Veya, kafataslarının içinde, minik bir beyinle beraber, yeni tasarım bir doku mu oluşuyor acep diye...
Şaka bir yana, doktoru da satın aldıklarını ya da alabileceklerini de zannettikleri için bu tipler, bu açıdan ilgimi çekiyorlar aslen...Oysa bizim en fazla bir muayenelik vaktimizi satın alabilirler veya bazen bilgimizi...
E yani bilgi de, alana, alabilene, elinde kabı, kafatasında beyin dokusu barındırana verilir değil mi dostlarım...Nekes esnaflık değil yani. Bu kısım yanlış anlaşılmaya...Benim işim, zaten bilgimi satmak...
Ah Hipokrat, bu kısımda seni saygıyla anıyorum. Dil, din, ırk, cinsiyet ayrımı yapmadan insana, sadece insan olduğu için sağlık, şifa ve bilgi vermeye yemin etmiştik ya hani o bakımdan.
Sevgiyle ve saygıyla kuşatılıp, sabrediliyorsa bu tiplere, mütesebbibi Hipokrat’tır...
Hem sonradan görme, hem cimri, hem aptal olanları hiç çekilmiyor yalnız onu söyleyeyim...15 tl muayene ücreti ödemişti ya (onu kuruma değil, SGK ya yani devlete ödediğinin de farkında değil) ...
Bazen de, hem önceden ve/veya sonradan görme, hem okumuş, hem cahil, hem de cimrisi denk gelir ki akıllara ziyan. Sözde çok gelişkin beyni ile zamanınızı da çalma gösterisine giriştiyse, ki öyle bir hakları olduğunu zannederler genelde, aldınız başınıza eğlenceyi mi diyeyim, belayı mı diyeyim bilemedim...
Birçok ünlü doktora daha önce gittikleri için, ee hem zaten internette çok araştırmıştı okumuştu ya hani hastalıkları, yeni tedavileri falan, muhtemelen kendilerini o an hekim zannetmektedirler ve aşık atmaya çalışmaktadırlar...
Başlarlar konuşmaya. Ben başka başka hangi alternatif tıp yöntemlerini kullanıyordum? Hipnoz uygulayan bir tanıdıkları vardı. Hacamatı halk arasında yapan da vardı hem, geçen gün bir arkadaşı yaptırmıştı ya, çok steril yapmışlardı hem de çok kalabalıktı, randevu ile gitmişlerdi ya hani (ki bu son bahsi geçen durum, kanuni şekliyle suçtur. Hacamat da tıpkı diğer tamamlayıcı tıp yöntemleri gibi hekimler tarafından, bakanlık ve sağlık müdürlüğü onayı ve ruhsatı ile yapılır. Diğer şekliyle uygulayanlara hapis cezası vardır).
Neyse işte, asıl konudan sapmayayım, bunlar da 'Kıroyum (ya da kokoşum) ama para da bilgi de bende' kokusu salarlar sanki o an…
Amaaan ne saçmalıyorum ben, duty shop tan ya da yurt dışından en kaliteli parfümleri alıp kullandıklarını unutmuşum onların, ne kokusundan bahsediyorum.
Hem istersem bana da bir tane getirebilirlerdi ya unutmuşum bak yine. Benim çocuğum hangi okula gidiyordu, hemen diğer okula aldırmam gerekli falan zırvalarken 'konumuz bu değil 'dememle yaşanan, gerçeğe dönüş anı...
Ama nerdeee bende onlardaki kadar zeka, beyin tabi değil mi? Hem zaten vizitesi bilmem kaç yüz tl olan, en erken 3 ay sonra randevu veren doktora gitmişti ya o geçen ay, işte o muayenede katlanmıştı lumpenliği ya unutmuşum işte benimkisi de ne unutkanlık canım, oysa onların yüzde biri kadar aykuum hiç olmazsa emoyşinıl zekam olsaydı unutmazdım işte gördünüz mü dostlarım başıma gelenleri…
'Eşeğe altın semer vursalar, eşek yine eşektir’ atasözünü kullanmaya haya ediyorum aslen, eşeklere ayıp olacak deyi…
'Edebim elvermez / Edepsizlik edene/ Susmak en güzel cevap/ Edebi elden gidene' demiş, hem de pek güzel demiş Yunus Emre…
Eski dönemlerde tasavvuf dergahlarının kapısının üstünde kalın harflerle yazılan 'Edep ya Hu' ne de güzel anlatıyor hislerimi…
Sevgiyle kalınız...