Geçen hafta, aynı gün içerisinde, biri Maltepe üniversitesi Tıp Fakültesi 4. Sınıf öğrencisi, diğeri Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Hastalıkları bölümünde asistan hekim ve bir diğeri de Batman Bölge Devlet Hastanesinde Kalp Damar Cerrahisi Uzman hekimi 3 can gitti...
Her üçü de bunalıma girerek intihar ettiler...
Belki medyada çok az yer bulabildi ya da bazı sosyal medya gruplarında ancak yer alabildi bu acı haber...
Mesleğin her aşamasından üç hekimin aynı gün hayatlarına son vermeleri dikkat çekici değil mi?
Özel hayatlarında sorunlar vardı gibi yavan nedenler ilk planda her ne kadar öne sürülebilse de, hayat kurtarma hevesi ile girdikleri bu uzun yolculukta, bu insanların, bu gencecik yaşlarında, yaşamdan vazgeçme nedenleri neler olabilir?
Hekimler, hayatlarının büyük bir kısmını hastanede geçirirler...Hani o hiç gidilmek istenmeyen, gidince içinizin kasvetle dolduğu hastanelerde... Ve bunu yaşamlarının en tatlı, en genç, en heyecanlı, en yaşama tutkun oldukları 17 yaşından itibaren yaşarlar...
Ne olur doktorların bilmem egolarını, bilmem kazandıkları paraları şimdi en azından şu anda bir kenara bırakalım...
Hiçbir hekim bu uzun ve ağır eğitim sürecine girerken, sıkıntı çekmeye, sürünmeye bunca meraklı değildi herhalde....
Ve hekimler, zorlu eğitimleri boyunca, normal bir insanın baş edebileceğinden çok daha fazla sıkıntıya göğüs germek durumunda kalırlarken, sağ salim girdikleri bu süreçte, her geçen gün kendilerini tükete tükete sağlam ve dimdik ayakta kalmaya çalışırlar…
Mersin Tabip Odasında, Mersin Sağlık Hakkı Meclisi tarafından, sağlık çalışanları üzerindeki iş baskısına ve şiddet olaylarına dikkat çekmek amacı ile, Mersin Tabip Odası Başkanı Dr. Ful Uğurhan’ın yaptığı basın açıklaması şöyle: 'Hayat verirken ölmek istemiyoruz. İnsan sağlığının sorumluluğunu almak zaten başlı başına bir yük iken, bir de bozuk sağlık sisteminin getirdiği yükleri aşmak zorunda kalmak, ölümcül sonuçlara yol açıyor'.
Dr.Uğurhan’ın açıklamasında şunlar da yer alıyor: Toros Devlet Hastanesi'nde 52. hastasını muayene eden bir hekimin, beklemekten sıkılan bir hastanın 'Siz öldürülmeyi hak ediyorsunuz' sözlerine maruz kalması, bir aile hekiminin kimliği kanıtlanamayan bir hasta tarafından bıçaklı saldırıya uğraması, Şehir Hastanesinde bir hemşirenin, hasta yakını tarafından bıçakla tehdit edilmesi.
İstanbul Tabip Odası ve Türk Tabipler Birliği tarafından, sağlık alanındaki ağır çalışma koşullarına ve hekimlerin uğradığı saldırıya dikkat çekmek için Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'nde düzenlenen eylemde, basın açıklamasını okuyan İstanbul Tabip Odası Yönetim Kurulu Üyesi Dr.İncilay Erdoğan’ın sözleri ise şöyle: 'Son 10 yılda sağlık çalışanlarının iş yükü 5 kat arttı. Sağlık çalışanlarında tükenmişlik oranı %24. Sağlık çalışanlarının %69'u mobbinge uğradığını ifade ediyor. 33 saati bulan nöbetler, 5 dakikada bir hasta bakma zorunluluğu bizi tüketiyor. Son 5 yılda Beyaz Kod'a 46 bin şiddet başvurusu yapıldı. Son 10 yılda 215 sağlık çalışanı iş cinayetleri ile, uğradıkları şiddet, yaşadıkları baskı, mobbing ve tüketen çalışma koşulları sebepleriyle yaşamdan koparıldı'.
Merak ediyorum; 'Siz ölmeyi hakediyorsunuz' çığırtkanlığı yapan zihniyet, bu cüreti hangi ara edindi? Bırakalım hekimi ya da insanı da, yahu hangi canlı ölümü hakeder??
Üç beş dakikada bir hasta bakaraktan, hekimler asıl misyon ve amaçları olan şifacılıklarını nasıl sergileyebilirler??
Sözün özü dostlarım; hekimler ölüyorlar tıpkı hekimlik gibi...
Sevgiyle kalınız...