‘Bir kablosuz ağa bağlan’ uyarısının ekranda görünüp, birkaç seçeneğin birden sunuluvermesi ile birlikte içimin sızlayıvermesi…
Bazen kendime soruyorum: Acaba hiç bilmemek, fark etmemek mi daha kolay olurdu, daha az huzursuzlanırdım?? Bilemiyorum…Ee o zaman Wi-Fi butonunu kapatıver der gibi mi oldu birisi?:)
Her neyse, şimdi boşverelim benim bu iç konuşmalarımı da gerçeğe dönelim…Cep telefonu, televizyon, bilgisayar ve tabletten yayılan elektromanyetik dalgalar, radyo-TV verici dalgaları derken, son birkaç yılda kablosuz ağlar, ne de sinsi ekleniverdiler bu kervana değil mi?
Bu yazının ana amacı, insanlık yararına gelişen teknolojiyi kuru kuruya tenkit etmek değildir. Farkındalık yaratmaktır sadece…
Hiç olmazsa, AVM’de veya sokakta, bir bebek arabasında durmak yerine, koşup oynamak isteyen bir çocuğun annesinin, alışverişini, sohbetini falan kolaylıkla yapması, vitrinlere rahat bakması yani kısaca çocuğun susması için eline tutuşturuluverilen cep telefonu veya tablete dikkat çekebilmeli en azından…
Sokağa tek başına bırakamaz olduk çocuklarımızı, onu anladım, ona bir lafım yok zaten de, parkta veya dışarıda birbirleriyle oynaması gereken çocukların, açık havada tablet oynamasını (tek başlarına veya topluca), ebeveynlerin bu kadar vurdumduymaz, bu kadar duyarsız ve aciz olmalarını hiç anlayamadım…
Elektromanyetik (EM) kirlenme, her ne kadar arzu edilmese de, teknolojinin sürekli kullanılır hale gelmesi ile kaçınılmaz olarak yaşanır…
EM kirlenmenin, çevre ve gürültü kirliğinden en önemli farkı, duyularımızla hissedilemeyişidir…
İnsan vücudu, 500 bin km uzunluğunda sinir ağı, 100 trilyon hücre ve 5 milyar sinir hücresi barındıran, devasa bir elektriksel sistemdir. Bu yüzdendir ki, bir kişinin yoğun olarak elektromanyetik alana (EMA) maruz kalması, kolaylıkla bu sistemi etkileyebilip, doğal elektriksel dolaşımı engelleyebilmekte ve tehlikeli sonuçlar doğurmaktadır.
EMA’ ların ortaya çıkardığı rahatsızlıklar; baş ağrısı, baş dönmesi, göz yanması, halsizlik, konsantrasyon eksikliği, kronik yorgunluk, uyku bozuklukları (gece uykusuz, gündüz uykulu olma hali), stres, kan basıncında yükselme, kalp problemleri, üreme sorunları, genetik dokuya zarar vererek kanser riskinde ve doğum kusurlarında artıştır.
İlk birkaç rahatsızlığı muhtemelen birçok kişi deneyimlemiştir ve biliyordur. Sonlara doğru yazdığım rahatsızlıklar ise, kabul edin hadi canınızı sıktı değil mi?
EMA’ların neden olduğu etkileri araştırmak da epey zordur zira günümüzde dünyanın her yeri elektriksel alana maruz kalmıştır ve bundan etkilenmemiş kişi bulmak imkansızdır.
İsveç’te yapılan bir araştırmaya göre, 2 dk süren cep telefonu konuşmasının, kandaki zararlı proteinlerin ve toksinlerin beyne girmesini engelleyen savunma mekanizmasını bloke ettiği ortaya konmuştur. Bu durum, Alzheimer, Parkinson ve Multipl Skleroz gibi hastalıkların oluşma riskini artırmaktadır. Acı ama gerçek böyle sevgili dostlarım…
EMA kirliliğini oluşturan sanıklar, elbette sadece cep telefonları ve kablosuz ağlar değildir. Elektrik taşıyan bütün kablolar, radyo-TV vericileri ve antenleri, trafolar, yüksek gerilim hatları, uydu antenleri, bilgisayar, tablet, televizyon kaçınılmaz maruz kaldıklarımız.
Bunlarla da bitmiyor daha. Buzdolabı, çamaşır makinesi, bulaşık makinesi, mikrodalga fırın, saç kurutma makinesi, elektrikli tıraş makinesi ve diş fırçaları ile elektrikli ısıtıcılar da diğer suçlular…
Tüm bu alet edevatı cihazı hayatımızdan çıkarmak mümkün olmadığına göre, EMA’ların zararlı etkilerinden kurtulmak için neler yapılabilir?
-Yatılan odaya cep telefonunu sokmayarak işe başlanabilir.
-Cep telefonu ile kucaklaşarak, hele hele baş ucunuzda şarjda bırakarak uyumaktan vazgeçilmeli. Kaldi ki başucunuzda priz ve elektrikli cihaz da bulunmamalı. Uyku, bedenin detoksa daldığı ve bakım-onarım yaptığı süreci olduğu için, yatak odasının elektrik şalteri kapatılabilir. Yapabilene ne ala. Doğrusu bu en azından…
-Bilgisayar ve televizyon, kullanılmadığı zaman kapatılmalı.
-Bilgisayarların arka kısmına 1.5m’den fazla yaklaşılmamalı ve bu kısım boş bir alana dönük olmalı.
-Bilgisayar ve cep telefonu ekranı en az bir kol mesafesi, TV ise 2m uzakta olmalı.
-Elektrikli aletler kullanılmadıkları zamanlar, fişleri prizden çıkarılmalı ve aletler fişe takılı iken de en az 2m uzak durulmalı.
-Cep telefonu, olabildiğince bedenin uzağında taşınmalı.
-Telefon ile konuşurken kulaklık ya da en azında hoparlör kullanılmalı, konuşma esnasında, cihaz ile cilt arasında birkaç cm mesafe bırakılmalı, telefonun bir sohbet aracından çok, bir haberleşme unsuru olduğu unutulmamalı ve konuşma süresi kısa tutulmalı.
-Cep telefonu, en fazla EMA’yı arama yapma esnasında oluşturmakta. Hiç olmazsa bu sürede, kulağa yakın değil, bedenden uzakta tutulmalı.
-Asansör gibi, cep telefonunun güç konuşulduğu ve erişimin zor olduğu yerlerde, telefonu kullanmakta ısrar etmekten vazgeçilmeli. O pek acil konuşmalarınızı, en fazla 20-30 saniye sonra asansörden indiğinizde yapabilirsiniz pekala.
-Mikrodalga fırın, çamaşır ve bulaşık makinesi ile buzdolabının oluşturmuş olduğu EMA’ dan korunmak için, cihazların önünde mümkün mertebe kısa durulmalı.
-Uyumadan evvel Wi-Fi fişi prizden çıkarılmalı. Her ne kadar, konu komşunun Wi-Fi dağıtıcılarına müdahil olmak güç olsa da, herkes üzerine düşeni yaparsa, kirlilik en aza indirilebilir hiç değilse.
-Baz istasyonları, yüksek gerilim hatları, yerleşim birimlerinin uzağına taşınmalı (Bundan 20 yıl kadar önce üniversitede hocalarımız, bu konu ile ilgili neredeyse sadece bu cümleyi kurar geçerlerdi bu arada. Elektrikli cihazlar az sayıdaydı, cep telefonları yoktu, Wi-Fi’i sanırım hayal bile etmemiştik).
-Elektrikli battaniye, sadece yatağı ısıtmak amaçlı kullanılmalı, uyumadan önce prizden çıkarılmalı (düğmeyi kapatmak yeterli değil).
-Bilgisayar veya cep telefonu üzerinden bir sosyal medyayı takip ediyorsanız şayet, bunu şuursuzca ve sınırsızca yapmaktan vazgeçebilirsiniz pekala…Tersi de doğrudur…
-Ve ebeveynler, bir zahmet çoluk çocuğun eline, her an, her yerde ve sınırsız şekilde tablet-cep telefonu vermekten vazgeçmeliler. Elbette çocuklarımız teknolojinin nimetlerinden faydalanmalılar katılıyorum buna ancak bu cihazlarla çocuğu saatlerce baş başa ve bitişik bırakmaktan bahsediyorum ben (Bu arada, çocukların izledikleri film veya oynadıkları oyunların içerik ve bilinçaltında yapması muhtemel hasardan henüz bu makalede bahsetmiyorum)…
Şayet bu yazı, hiç ama hiç olmazsa, çocukların, evde, parkta veya açık havada bir elektronik cihazla değil de birbirleriyle oynamalarına vesile olabilirse, amaçlarından birine ulaşmış olacaktır.
Elektrik, çağdaş toplumun bir ayrılmaz kopmaz parçası ve sürekli şekilde etrafımızda olacak şüphesiz. Amaç, elektriğe ve EMA’ya maruziyeti en aza indirmektir.
Sevgiyle kalınız…