Her ne kadar, her ikisi de benzer anlamlarda imiş gibi zannedilse de, hırs ile azim özünde birbirinden tamamen farklı farklı kavramlardır.
Hırs, bir hedefe ulaşma yolunda verilen emeklere ilaveten, kişinin kendisine ve çevresine attığı tekmeleri de barındırır. İşte o tekmeler bazen sadece biraz acıtabilir, bazen ise onulmaz yaralar açabilir. Hem kendinde, hem çevresinde…En çok, kinden beslenir. Yavrusu ise bencilliktir…
Azim ise, ağırbaşlı, serinkanlı ve onurludur. ‘Bak ben nelere muktedirim’ gibi, etrafına birşey ispatlama çabası taşımaz. Bu kanıta ihtiyaç duymaz çünkü … Yapsa yapsa kendini kendine ispatlamaya çalışır en fazla...Başkalarına değil...
'Hırs düşkünIüğü, beIki de bütün diğer ihtirasIardan daha fazIa suç sebebidir' der AristoteIes...
Azimli kişi, nefsinin kölesi olmadan, hedef yolunda sabırla ilerlerken, bu yol üzerinde adımlarken, elde ettiği kazanımlardan keyif alır.
Hırs, koşmayı, nefes nefese kan ter içinde kalmayı barındırırken, azim, hedef yolunda yavaş, emin, sabırlı ve kararlı bir yürüyüştür ki, düşse bile kederlenmez, kalkar yerden, elini üstünü başını silkeler, varsa yarası beresi onu da onarır ve devam eder kaldığı yerden yürümeye...
Hırs deyince zihnimde, ağzından salyalar saçan bir köpek imajine olurken, azim deyince arılar düşüyor aklıma…
' Hırs geIir, göz kızarır; hırs gider, yüz kızarır. ' diyor ya hani atasözünde, hatta bazen o yüz kızarmasını bile göremezsiniz de, öylece şaşakalırsınız...
Hırs, baskalarına karsı umursamaz olmayı ve bencilliği de doğurup beraberinde getirdiği için çok da matah değildir yani...Hedef uğruna yapılan her türlü çakalllığı da mubah görür bu arada... Ki 'Hırs ve tamahın başIadığı yerde, saf duyguIar biter. ' der Honore de BaIzac...
Başkasından daha üstün olma isteğiyle içi dolmuş, bu isteği gerçekleştirmek için her şeyi yapmaya hazır bu tipleri görünce ağzım açık kalır...Yaş, cinsiyet, meslek, eğitim, sosyokültürel, sosyoentellektüel ya da sosyoekonomik düzey falan da tanımaz.
Evet, hırs en çok da sahibini yer bitirir doğru, ancak siz, o hırslı insan ile ulaşmaya çalıştığı hedef arasında kalırsanız işte o zaman geçmişler olsun..
Hırs gün be gün, habis bir tümör hücresi gibi çoğalır, ruh, zihin ve beden arasına bir başka varlık gibi giriverir...Azim ise, bilgelik ve dinginlik barındırır içerisinde...
Öfke, kıskançlık ve kibir ise sanki hırsın diğer veçheleri gibi…Gün olur, hırs bir bakmışsın öfke olmuş çıkıvermiş içeriden, ağzından çıkanı kulağı duymaz... Bakarsın bir başka zaman, kıskançlık krizine sokuvermiş...
Veyahut da, hırslı insan, öyle hayrandır kendine, öyle emindir ki kendinin mükemmel olduğundan, vıcık vıcık kibir akar her yanından...
İnsanı, insanlıktan eden bu sevimsiz ve çirkin his, sahibinin gerek ruhsal, gerekse de zihinsel gelişmesini, olgunlaşmasını ve büyümesini de engeller elbet...Hatalı olmak da yoktur lügatında...
Azim; 'Kendime yakışmayan hiçbir şeyi yapmayacağım ama başaracağım' derken, hırs; 'Her ne şekilde, her ne pahasına olursa olsun başaracağım' der.
Konunun bütünlüğünü, derinliğini ve amacını bozmadan, okul ve sınav başarısında hipnoz kullanımı amaçlı yaptığım onlarca görüşmeden elde ettiğim bir genel sonucu da paylaşmak isterim; veliler, çocuklarının hırslı olmasını istiyorlar. Hatta çok hırslı olmalarını...Çocuklarda ise azim neredeyse yok... Terazinin bir kefesi tam yukarıda, diğeri ise tam aşağıda...Böyle tuhaf, böyle bir yaman çelişki de var aynı zamanda dostlarım...
Oysa 'denge' gerek diyor... Ben değil, evrenin kuantum yasaları diyor, çağırıyor 'denge'ye...Bas bas bağırıyor hatta...
'İnsanlar ne zaman hırsı bir günah olarak görmeyi bırakıp, bir erdem olarak görmeye başladı ? ' diyor Boleyn Kızı filminin repliğinde...
Sahi dört semavi dinde de, uzak doğu öğretilerinde de günah kabul edilen 'hırs', ne zaman, hangi ara oturuverdi ulvi sıfatlar arasına??....