:

:

:

Bahar Yazısı

21 Eylül 2015 Pazartesi 09:21
Kurtuluş GÜRSES


 



Soğuk bir kış günü Nasreddin Hoca üşümüş, çevresindekilere yakınıyormuş. Onu dinlemekte olanlardan biri, “Hocam, sana da yaranılmıyor yani” demiş, “yazın da sıcaktan yakınıyordun.”                    



Hoca durur mu, cevabı yapıştırmış elbette: “Bahara bir şey diyor muyuz birader.”



Herman Melville de ünlü eseri “Moby Dick Beyaz Balina”da, nisan ve mayıs aylarını, asık yüzlü kış bahçelerine oynaya oynaya giren al yanaklı iki genç kıza benzetir. Öyle ki, en çıplak, en sert, en çok yıldırım yemiş eski meşe ağacı bile bu sevinçli konukların güleryüzlü büyülerine kapılır ve onları birkaç yeşil tomurcukla karşılar. 



Gerçi “al yanaklı genç kızı andıran nisan” ayı henüz gelmedi; fakat yarın 21 Mart; Kuzey Yarıküre’de baharın başlangıcı ve aslına bakarsanız ılıman iklime sahip bölgemize çoktan bahar geldi bile. “Nerden biliyorsun” diye soracak olursanız, yanıtım hazır: Her yıl bana baharın gelişini müjdeleyen, evimizin az ilerisinde, cadde ile sokağın kesiştiği köşede bulunan büfenin önündeki kayısı ağacı çoktan yapraklandı, oradan biliyorum.



Baharın başladığı gün olması bakımından 21 Mart, malum, Doğu kültürlerinde önemli bir yeri olan Nevruz bayramı. Ülkemizde milliyetçiliği, dini, Atatürkçülüğü birilerinin sahiplenmesi gibi PKK da Nevruz’u sahiplendi. Bu bayramı bir siyasi etkinlik haline getirdi. Böylece neşeye, sevince vesile olması gereken bir gün kâbus haline geldi.



PKK terörünü sonlandırmak amacıyla hükümetin Abdullah Öcalan ile başlattığı görüşmeler nedeniyle bu yıl gergin bir bekleyiş yok. Yarın BDP yetkililerinden biri Öcalan’ın mesajını Diyarbakır’da Nevruz için toplanan kalabalığa okuyacak. Görüşmelerin olumlu seyrettiği dile getirildiği için bu mesaja yönelik iyimser beklentiler var.



Başbakan Erdoğan da konuyla ilgili olarak, “Güzel gelişmeler var, daha iyi olacak” diyerek iyimser beklentilere katkıda bulunuyor.



Öte yandan, geniş bir kesimde görüşmelerin içeriğini bilmemekten ve sürecin yeni anayasa metnini nasıl etkileyeceğini kestirememekten kaynaklanan kuşkular var.



Kuşkuların karamsarlığa dönüştüğü alanlar da var...



Örneğin önceki gün Çanakkale Deniz Zaferi’nin 98. yıldönümü tüm yurtta çeşitli etkinliklerle kutlandı. Bu günde ister istemez deniz kuvvetlerinin durumu akla geliyor. Şu anda Deniz Kuvvetleri Komutanlığı mensubu birçok subay “casus”, “suikastçı”, “darbeci” gibi çeşitli suçlamalarla tutuklu. Bu komutanlık neredeyse filo komutanı, donanma komutanı, hatta kuvvet komutanı çıkaramayacak hale geldi.



Yine önceki gün Ergenekon davasında savcılar mütalaalarını okudular ve gazeteciler Mustafa Balbay, Tuncay Özkan, Prof. Dr. Mehmet Haberal, eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek için ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istediler. Bu saydıklarım kamouyunun çok yakından tanıdığı isimler. Onların yanı sıra daha onlarca insan ve talep edilen, uzun yılları kapsayacak cezalar...



Birbirini tanımayan, bir araya gelmeleri mümkün olmayan insanlardan oluştuğu iddia edilen, fakat şeması, yapılanması ortaya konamayan bir örgüt... Doğrusu Ergenekon davası, davanın görülmesi şekliyle, süreciyle zaten kamuoyu vicdanını tatmin etmiyordu. Açıklanan mütalaa ise kelimenin tam anlamıyla kamuoyu vicdanını sızlattı.



Ankara Barosu Başkanı Prof. Dr. Metin Feyzioğlu, “Gelişmeler Öcalan ile yürütülen pazarlık sürecinden bağımsız düşünülemez” diyerek şu değerlendirmeyi yapıyor: “Toplum, ‘Barış istiyorsanız; zindandaki gazetecilerinizi, komutanlarınızı, profesörlerinizi, avukatlarınızı, sevdiklerinizi geri istiyorsanız; terör örgütü liderinin affına ve bir siyasi lider olarak sahneye çıkmasına rıza gösterin’ noktasına getirilmek istenmektedir.”



Bu gelişmelerin yanı sıra başka gelişmeler de var elbette.



İşte Afyon’da belediyenin “kadınlara özel” otobüs uygulamasını başlatması...



Yine Afyon’da ve Isparta’da valiliklerin koydukları içki yasakları...



Çizgi roman kahramanlarının tesettüre sokulması; bu kahramanlara namaz kıldırılması...



Kadın sporculara “kıyafet serbestliği” getirilmesi...



Ve bunlara benzer daha pek çok şey...



İnsan sormadan edemiyor, “Gidişat nereye?”



Biliyorum sevgili okurlar, güzel bir bahar yazısı yazma niyetiyle başladığım bu yazı pek de iç açıcı olmadı; ama neyleyeyim ki,   2013 yılının Nevruz bayramı arifesinde ülkeye hakim olan havanın,  ülkedeki gelişmelerin bendeki yansımaları bunlar. 



Bu yazı toplam 8276 defa okunmuştur.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın diğer makaleleri
  • NEŞET ERTAŞ...22 Kasım 2023 Çarşamba 14:04
  • Demokrasi Bayramı21 Eylül 2015 Pazartesi 09:21
  • Türkiye Ka(y)nıyor21 Eylül 2015 Pazartesi 09:21
  • Hayatın Anlamı Üzerine21 Eylül 2015 Pazartesi 09:21
  • Lezzetin Püf Noktası21 Eylül 2015 Pazartesi 09:21
  • Ortadoğu’dan Sevgilerle21 Eylül 2015 Pazartesi 09:21
  • Gitardaki Sentez21 Eylül 2015 Pazartesi 09:21
  • Gündem Özel21 Eylül 2015 Pazartesi 09:21
  • Bahri Toygar Sempozyumu21 Eylül 2015 Pazartesi 09:21
  • Portakal Çiçeğindeki Cazibe21 Eylül 2015 Pazartesi 09:21
  • Deli Balın Marifetleri21 Eylül 2015 Pazartesi 09:21
  • Ekonomide Sıçramanın Koşulu21 Eylül 2015 Pazartesi 09:21
  • Nevruz, Özür ve Sonrası21 Eylül 2015 Pazartesi 09:21
  • Bahar Yazısı21 Eylül 2015 Pazartesi 09:21
  • Erkan ile Sohbet21 Eylül 2015 Pazartesi 09:21
  • Toplum ve Teknoloji21 Eylül 2015 Pazartesi 09:21
  • Müslüm Gürses’in Katharine’i21 Eylül 2015 Pazartesi 09:21
  • Kendi Ayağına Sıkmak21 Eylül 2015 Pazartesi 09:21
  • TARSU’nun Aynaları21 Eylül 2015 Pazartesi 09:21
  • CHP’li ve AKP’lilerde Karakteristik Davranışlar21 Eylül 2015 Pazartesi 09:21
  • Yeni Doğuş Gazetesi ©1986 - Tüm Hakları Saklıdır, Kaynak Gösterilmeden İçerik kopyalanamaz.
    Oluşturma süresi(ms): 2